Ahlak konusunda en çok merak edilenler

Bu sebeple hadisin devamında, sıkı dostluk kuracağımız kimsenin ahvalini iyice bir tedkik ve teemmülden geçirip, ondan sonra dostluğa girmemiz tavsiye buyurulmaktadır. Bu hadis-i şerif,mecbur kalmadığı halde dilenmenin caiz olmadığını ve cehennem azabını netice verecek bir iş olduğunu ifadeyle haram saymaktadır. Müslüman mutaassıp değil, hoşgörülü olmalıdır. Müsamahakâr insan, sabit fikirli değildir, medeni cesaretle fikirleri tartışabilir, doğru ile yanlışı ayırdetme gücüne sahiptir. Hakkında yeterli bilgisi olmayan şeylerde körü körüne iddia sahibi değildir. Ancak böyle davranıldığı zaman doğruyu anlatma imkanı olur. Peygamber (s.a.s) insanlara İslâm’ı hoşgörü ile anlatmış, irşadının vazgeçilmez unsuru, müsamahası olmuştur. Bağnazlık, doğru veya yanlışlığa bakmaksızın bir fikrin savunmasını yapmak, kendi dinini, mensup olduğu düşünceyi veya ekolü her türlü düşünce ve inançtan üstün görmek, Taassup da kör bir tarafgirlik ve doğruluğu hiç araştırılmadan karşıt düşünceyi inkâr vardır. Peygamber (asm)’in diğer eşlerine bir şey sorar veya bir şey isterlerse, onlar perde arkasından cevap verirlerdi. Bunun gibi pek çok sahabe hanımı günlük hayatta alma, verme, sorma, cevap alma, selam ve konuşma tarzlarında erkeklere muhatap olmuş, bunlardan hiçbirisi “Sus, senin sesin erkeklere haramdır!..” dememiştir.

Zîrâ intikam öfkesine kapılan birinin irâdesini dizginleyerek bundan vazgeçebilmesi çok zordur. Ancak, sulh hâlinde olduğumuz bugünkü gayri müslimlerin durumu aynı değildir. Onların gıybetini yapmak (şahısları ile sıfatlarını ayırmak suretiyle) ancak câiz olur. Yâni, Allah’ın yarattığı mükemmel bir varlık olarak değil de bu mükemmel varlığa ilâve ettikleri küfürlerinin gıybetini yapmak, küfürden ürkmeyi netice verecek manada gıybetlerini yapmak câizdir. Günah işleyen kişi tövbe etmekle günahlarından kurtulabilir mi? Tövbesini bozan kimsenin tekrar tövbe etmesi gerekir. Tövbe edip tekrak tövbesinin bozan kimsenin, bir daha o günahı işlememek üzere samimi olarak tövbe etmesi gerekir. Aksi halde günaha dönmemek üzere gayret etmeyenin tövbesi de makbul değildir. Ve nice kardeş kalbler, sırf bu yüzden; söylenmesi doğru olmayan doğrular yüzünden, yanlış yerde ve yanlış zamanda yanlış kişilere söylenen doğrular yüzünden birbirine karşı kırık ve kırgın haldedir. Halbuki bir doğru söyleyip de bir sürü zararlara sebep olmaktansa, zararlı insanlarla zararsız şekilde muhatap olup belaya girmemeye çalışmak da sünnetin iktizasıdır. Baştaki âyet-i kerimede, “Allah’ın lütfundan verdiği” şeklinde çok hikmetli bir kayıt var.

(Ne söyleyerek veya neyaparak küfre girmişse, onu terk etmedikçe imana gelmiş olmaz) buyuruyor.Tekfirci muteber bir kitaba dayanmadan, kafasına göre konuştuğu için, ne çamlardevirdiğini, az çok dini bilen herkes açıkça görür. 17-Tekfirci, (“Peygamberimiz Kur’anokurken müşriklerin putlarını anlatan âyet-i kerimeye gelince, şeytan putlarıöven birkaç sözü, araya sokuşturdu” demek küfürdür) diyor. (Canımısıkarsanız, üstüme fazla gelirseniz, yanlış bir şey söyler dinden çıkabilirim)demek istiyor. Bu manayı değil de, imandan çıktım mânasını vermek, insanlarıküfre sokmak için gayret etmekten başka şey değildir. Birdinsize, Allahsız demek, onu Allah yaratmadı demek değildir. Onun dinsiz,imansız, merhametsiz olduğunu söylemektir, küfür değildir.

Küfre sebep olan o şeyden de tevbe etmelerigerekir. Küfre düştüğü şeyleri bilmiyorsa, bilip bilmediğim bütün küfür söz veişlerden tevbe ettim demesi yeterlidir. Şirk,Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmekdemektir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek için, genelde,bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerdebildirilen şirk, her cins küfür demektir. Modern dönem kelâm arayışlarında klasik muhtevanın bilim ve düşünce açısından yeniden değerlendirilmesinin yanında mezheplerin birleştirilmesi, insan hakları, kadının durumu, ibadetlerin hikmeti gibi pek çok yeni konu da kelâm ilmine dahil edilmiştir. Yüzyılın ikinci yarısı İslâm dünyası için bir bağımsızlık dönemi oldu. Müslümanlar kurdukları yeni devletlerle milletlerarası platforma çıktılar.

Bütün kederim, onun kıyâmette rezil olmasındandır.” buyurdu. “Bu adamın bir ihtiyâcı varsa çâresine bakalım? ” deyince, adam utancından başını yere eğdi. “Tekrar size kötülükte bulunursa ne yaparsınız? ” buyurunca, ashâb-ı kirâm başlarını aşağı indirdiler, bir cevap veremediler. Gerçekten de insanoğlu, dâimâ iyilik ve ihsâna mağluptur. İyilik ve ihsan, en şerir bir düşmanı bile ıslah etmeye kâfîdir. “Biz senin hayır ve iyilik yapacağını umarak; «Hayır yapacaksın! Sen, kerem ve iyilik sâhibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sâhibi bir kardeş oğlusun! Sulh hâlinde olduğumuz gayri müslimin gıybeti.

Ancak dargın olan eşleri veya iki kişiyi barıştırmak için gerçek olmayan sözleri söylemenin, yalan olarak değerlendirilmeyeceği ifade edilmiştir. Çünkü Resûlullah (asm), “Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır maksadıyla yalan söyleyen, yalancı sayılmaz.”(24) buyurmuştur. Müminlerin konuşmalarında iddialaşma üslubunun yeri yoktur. Böyle bir üslup kişinin son derece basit ve kalitesiz bir görünüm almasına neden olur. Üstelik iddialaşma üslubuyla yapılan konuşmaların kişiye kazandıracağı bir şey de yoktur. Çünkü müminler için önemli olan kendi fikirlerini karşı tarafa kabul ettirebilmeleri değil, en doğru olanı bulabilmeleridir.

Hâlbuki küfür bulaşıklarını işleyenlerin, kâfirler gibi sonsuzcehennemde kalmayacağını âlimlerimiz bildirmiştir. Haramahelal demek, haramı beğenmek, iyi demek, güzel demek küfürdür.Yoksa güzelegüzel demek, şarkıcı kadına güzel demek, sesine güzel demek küfür olmaz. Zinaetmek hoşuma gidiyor demek küfür olmaz. Zinayı beğenmek, günah olmadığınısöylemek, helal demek, iyi demek küfür olur. Haram olduğunu bilerek işlemek,hoşuma gidiyor, çok tatlı oluyor demek küfür olmaz. Burada incelik, haramıbeğenmek ayrı, hoşumuza gitmesi, tatlı gelmesi ayrıdır. Herçeşit günahın ve kötülüğün en kötüsü küfürdür. Küfrün çeşitleri vardır.Hepsinin en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek için,çok kere, bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, âyet-i kerimelerde vehadis-i şeriflerde bildirilen şirk, her çeşit küfür demektir.